SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 531 >>

بَاب أَخْذِ الْأَجْرِ عَلَى التَّأْذِينِ

39. Ücretle Müezzinlik Yapmak

 

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ أَخْبَرَنَا سَعِيدٌ الْجُرَيْرِيُّ عَنْ أَبِي الْعَلَاءِ عَنْ مُطَرِّفِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ أَبِي الْعَاصِ قَالَ قُلْتُ وَقَالَ مُوسَى فِي مَوْضِعٍ آخَرَ إِنَّ عُثْمَانَ بْنَ أَبِي الْعَاصِ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ اجْعَلْنِي إِمَامَ قَوْمِي قَالَ أَنْتَ إِمَامُهُمْ وَاقْتَدِ بِأَضْعَفِهِمْ وَاتَّخِذْ مُؤَذِّنًا لَا يَأْخُذُ عَلَى أَذَانِهِ أَجْرًا

 

Osman b. Ebi'l-As'ın haber verdiğine göre kendisi; Ya Resulallah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni kavmime imam yap deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen onların imamısın. (Namazını kıldırırken) en zayıf olanlarını göz önünde bulundur ve ezanına ücret almayan bir müezzin edin" buyurmuştur.

 

 

Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmİzi, salat; Nesai, ezan; İbn Mace, ezan; Ahnıed b. Hanbel, IV, 217.

 

AÇIKLAMA:     İnsanın yapmakla mükellef bulunduğu herhangi bir ibadet karşılığı ücret alması caiz değildir.

 

İmamlık, müezzinlik, Kur'an ve fıkıh öğreticiliği toplum içinde yapılması gereken ibadetlerdendir. Dolayısıyla prensip olarak bu görevler karşılı­ğında ücret alınmasına ruhsat verilmemiştir. Ücret verilmeden de bu görevlerin muntazaman yürütülmesi mümkün olamayacağı hallerde Kur'an-ı Kerim'in öğretilmesine, cemaatle namazın kılınmaması ve ezan’ı Muhammedi'nin okun­maması korkusu vardır. Fukahamız ücret verilmesindeki zararla verilmedi­ğinde bu görevlerin ihmali korkusu ile karşılaştırmış ve aşağıdaki görüş ve mütalaaları serd etmişlerdir.

 

Ücretle ezan okumanın caiz olup olmaması konusunda Ebu Hanife üc­retle ezan okumanın caiz olmadığı kanaatindedir. Hanefî mezhebine ait meş­hur Bedayiü's-Sanayi' isimli eserde Hanefî alimlerinin bu mevzudaki görüşleri şöyle ifade edilmektedir: "Ezan, ikamet ve imamlık için ücret almak caiz değildir. Çünkü bu görevleri yerine getirmek farz hükmündedir.

 

Nitekim Osman b. Ebi'l-As'ın rivayet ettiği hadis-i şerif­te, Resul-i Ekrem'in ona ezanı karşılığında ücret istemeyen bir müezzin edin­mesini emrettiği beyan edilmektedir."[el-Kasanî, Bedayiü's-sanayi, 1,152.] Ayrıca böyle dinî görevleri para karşılığı yapmak halkı camî ve cemaate devam etmekten alıkoyar.

 

"Bu sebeble Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de “Hal­buki sen buna karşı onlardan bir ücret istemiyorsun”[Yusuf 104] beyan buyurmuş­tur. Nasıl Cenab-ı Nebi (S.A.V.) dinî görevleri ücretsiz olarak yerine getirmişse aynı görevleri yüklenen rnüslümanlar da hizmetlerine karşılık bir ücret talebinde    bulunmamalıdırlar.

 

"Resul-i Ekrem (s.a.v.) de "Sizden burada hazır bu­lunanlar burada olmayanlara duyduklarını nakletsinler" buyurarak her mü'mine öğrenmiş olduğu dinî hakikatleri bilmeyenlere ve duymayanlara meccanen tebliğ etme görevini yüklemiştir"[Kasani, Bedayi, IV, 191.]

 

Bedayi'de anlatılmak istenen kısaca şundan ibarettir. Her mü'min İslama meccanen hizmet etmekle görevlidir. İmamlık ve müezzinlik de bu gö­revlerden biridir. Ehil olanlar bunları meecanen ifa etmelidirler.

 

Bu mevzuda Şevkanî, Neylu'l-Evtar'da İbn Hibban'dan şu hadisi nakletmiştir: "Yahya demiştir ki, bir adam İbn Ömer'e : "Ben seni Allah için seviyorum" deyince, İbn Ömer de O'na, "ben de sana Allah için buğz ediyorum" dedi. Bunun üzerine o adam: "Sübhanallah ben sana, Allah için seni seviyorum diyorum, sen de bana Allah için bana buğzettiğini söylüyorsun" dedi. İbn Ömer O'na: "Evet ben sana buğzediyorum. Çünkü sen ücret karşılığında ezan okuyorsun" cevabını verdi.[Şevkanî Neylu'ly-Evtar, 11,65; A.A. el-Benna, el-Fethu'r-Rabbani, III, 27.]

 

Bu mevzudaki hadisler ve hanefî alimlerinin görüşleri böyle olmakla beraber, sonradan gelen alimler müslümanların di­nî hizmetlere karşı olan isteklerinin zayıfladığına bakarak bu hizmetlerin yü­züstü kalacağı korkusuyla ücretle ezan okumanın caiz olduğuna fetva verdiler. Hanefilerin Hidaye isimli meşhur fıkıh kitablarında "bazı üstadlarımız, di­ni işlerdeki gevşekliğe bakarak bugün için ücretle Kur'an okumanın caiz ol­duğuna istihsanen hükmettiler. Bu mevzuda fetva böyledir"[el-Ayni, el-Binaye fi Şerhi'l-Hidaye, VII, 942.] deniliyor.

 

Bazıları da müezzinlerin aldığı ücret ezan karşılığında değil, ezan okumak için yolda geçirdiği zaman karşılığındadır, diye te'vil ederek müezzinlerin aldığı paranın helal olduğunu izaha çalışmışlardır.

 

İmam Şafii ise, el-Umm isimli eserinde "Benim hoşuma giden müezzi­nin ücretsiz oluşudur, imam müezzinin geçimini üzerine almakla mükellef değildir. Ancak imama düşen ücretsiz ezan okuyan ehliyetli birini bulmak­tır. Eğer bulamazsa işte o zaman kendi malından müezzinin geçimini te'min eder" demektedir. Kısaca Şafiî alimleri bu mevzuda üç görüşe sahiptirler:

 

1. En kuvvetli olan birinci görüşe göre devlet reisinin temsilcisi duru­munda olan imamın gerek kendi malından, gerekse hazineden ücretle müez­zin tayin etmesi caizdir. Mahalleden herhangi bir kişinin ücret vermesi de caizdir.

 

2. Hiç bir kimse vereceği ücretle müezzin tutamaz.

 

3. Ancak devlet başkanının vereceği ücret karşılığında müezzin tutula­bilir.

 

Hanbelilere göre, ücretsiz ezan okuyacak kimse varken ücretle ezan oku­mak caiz değildir. Yoksa hazineden ödenecek ücret karşılığında müezzin tut­mak caizdir.

 

Malikilerin bir kısmı ücretli ezan okumanın caiz olduğunu söylediği halde bir kısmı caiz olmadığını söylemektedir. Ancak Îbn'ul-Arabî Malikîlerde sahih olan ücretle ezan okumanın cevazıdır demektedir.

 

Bu mevzuda caiz olmadığını söyleyen ilim adamlarının dayandıkları delil yukarıda zikrettiğimiz İbn Hibban'ın rivayet ettiği hadis ve benzerleridir.

 

Caiz olduğunu söyleyenlerin delilleri ise, Resul-i Ekrem'in "Ailelerimin nafakasından ve valilerin mallarından başka ne bıraktı isem hepsi sadakadır" (bk. 2974 numaralı hadis-i şerif) mealindeki hadisidir. Alimler müezzinleri valilere benzeterek onların da beytü'l-malden ücret alarak ezan okumaları­nın caiz olduğuna hükmetmişlerdir. Ama, bunun caiz olduğunu nakleden İbnu'l-Arabî'nin bu görüşü, açık nasslara ters düşen bir, kıyas olmasından dolayı caiz görülmemiştir. Doğru olan husus, zaruretlere binaen cevazına hükmedilmesidir.

 

Bu hadis-i şerifte geçen cemaatin en zayıfının gözetilmesi sözünden maksad ise, namazı, erkan ve adabına zarar gelmeyecek şekilde; namaz ve cema­atin en zayıfının tahammül edebileceği şekilde kısa kesmektir.